Müzikterapi Nedir?

0
1236

 

Müziğin Tedavi Gücü

Müziğin Tedavi Gücü… Müziğin psikolojik rahatsızlıklar üzerindeki tedavi edici etkisi ilk çağlardan bu yana bilinen bir yöntemdir. Osmanlılarda müzikle tedavi en parlak dönemlerinden birini yaşamıştı. Orta çağda ve batılı ülkelerde ruhlarına şeytan girdi diye akıl hastaları, insanlık dışı ağır işkencelere maruz bırakılırken Sultan 2. Bayezit Edirnede 1488 de mimar Hayrettin’e inşa ettirdiği külliyenin darüşşifa (akıl hastanesi) bölümünde hastaları müzik’le tedavi ettiriyordu.

Müziğin tedavi gücü, aslında Osmanlı Türk ruh hekimlerinin bir buluşu değildi. Fakat, bilimsel çalışmaları ile ruh hekimliği alanında da, çağdaşlarına göre yüksek düzeye ulaşmış Osmanlı Türk ruh hekimleri, hastaların müzikle tedavi konusunda bir hayli ileri gitmiş, İbn-i Sinâ, Râzi, Farâbi gibi Türk bilginlerinin öncülüğünü yaptığı müzikle terapi, günümüz modern tıbbına da ışık tutmuşdur.

Evliya Çelebi’ye göre “müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeteri bilgi ve deneyime sahip darüşşifanın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli müzik makamları dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp yada yavaşladığına bakıyor, yararlandıkları uygun melodiyi belirliyor, şikayetleri ve benzer hastalıkları bir araya getiriyor, darüşşifanın müzik ekibine haftanın belirli günlerine konserler tertipletiyordu. Evliya Çelebi, zihni açma, hafıza ve hatırları güçlendirmede İsfehan, aşırı hareketli, heyecanlı hastaları sakinleştirmede Rehavi, sıkıntılı, karamsar durgun ve neşesiz hastalarada Kuçi makamının iyi geldiğine seyyahatnamesinde belirmişti.

Felsefe, tıp, matematik, astronomi, musiki gibi bilim dallarında eserler veren İslam âlimi Yakup El Kindi’nin tüccar komşusunun oğlu birdenbire hastalanır. Hastalık, tüccarın işlerini sekteye uğratır; çünkü her işi oğlu yönetmektedir. Hastalığa çare bulunamaz. Bir arkadaşı tüccara, bu hastalığı ancak Kindi’nin tedavi edebileceğini söyler. Tüccar, komşusu Kindi’yi bilmektedir ama şimdiye kadar sürekli aleyhinde konuşmuştur. Yine de aracı vasıtasıyla ondan yardım ister, Kindi de kabul eder. Hastanın nabzını kontrol ettikten sonra musikide hünerli öğrencilerinden birkaçını çağırır.

Onlara ne çalmaları gerektiğini söyler ve sürekli o musikiyi icra etmelerini ister. Dakikalar geçtikçe nabzı kuvvetlenen ve nefesi canlanan hasta bir süre sonra kımıldamaya, oturmaya ve konuşmaya başlar. Kindi, tüccara, “Oğluna ne sormak istiyorsan sor?” der. Sorular sorulup cevaplar alındıktan sonra hasta yeniden eski haline döner. Baba müzisyenlerin devam etmesini isteyince Kindi, “Hasta son gayretini gösterdi. Fazlasına imkan yok; çünkü ömrü tamamdır.” diye konuşur.

Büyük islam bilgin ve filozoflarından İbn-i Sina ( 980-1037), musikinin tıpta oynadığı rolü şöyle tanımlamaktadır: “Tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.”

Müzikle Tedavi Bilimsel Destek

Enerjinin biçimleri vardır. Isı, ışık, ses, madde ve sanal gerçeklik, ruhsal gerçeklik. Göremediğimiz ama hissettiğimiz bazen de hissedemediğimiz enerji bantları kendi dalga boyu penceresinden beynimize girer.

İlgili duyu organı tarafından elektrik enerjisine dönüştürülür. İnsan beyninde ‘müziği takdir yeteneği’ olduğu, bebekler üzerinde yapılan deneylerle doğrulanmıştır. Müziği, beyinde mutluluk, neşe, elem, öfke, nefret gibi alanları tetikleyen bir enerji bandı olarak tanımlamak doğru olur.

Beyin haritalama tekniği (PET) çalışmalarında ses, ritim, melodi, vurgu ve armoninin beynin sağ yarımküresinde; frekans ve ses şiddetindeki değişmelerle birlikte müzikle ilgili düşünce kalıplarının beynin sol yarımküresine kaydedildiğini gösteriyor. Diğer taraftan korku, öfke, keyif gibi etkiler duygusal bellek ve düzenleyici olan limbik sisteme işleniyor. Müzikle çok ilgilenenlerin beyninin orta kısmında köprü görevini gören ‘corpus callesum’ bölgesinin fazla genişlemiş olduğu ifade ediliyor.

Müzikte duygularını harekete geçirenler, limbik sistemi konuştururlar. Müzikte düşüncelerini harekete geçirenler, öğrenirken müziksel unsurları kullanarak, sol beyinlerini de işe katar. Müzik kulağı olanlar öncelikle sağ beyinlerini iyi kullanır.

http://www.icselguc.com/muzikle-tedavi/muzigin-289/

 

 

Müzikle tedavi nedir?

Müzikle tedavi nedir? Müzik bir tedavi aracı mıdır?

Hemen hepimiz için hava gibi, su gibi hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olan müzik son yıllarda bir tedavi aracı olarak da gündemde. Müzikle tedavi veya diğer adıyla müzikoterapi üstelik de hiçbir yan etkisi olmayan bir tedavi yöntemi.

Müzik, insan ruhu üzerinde inanılmaz olumlu değişiklikler yapar s.d. Öyle ki, hayvanları bile etkiler; müzik dinletilen ineklerin daha çok süt verdiği, tavukların ise daha düzenli yumurtladıkları görülmüştür.

Müzik dinlemek, insanın estetik duygusunu ve ritim sezgisini uyararak geliştirir ve içindeki güçlü duyguları uyandırır. Müzikle bireyin yaşama heyecanı artar, kişiyi dinlendirir, canlandırır, sakinleştirir ve insani yönünü zenginleştirir.

Müzik dinleyen insan, toplum içinde daha mutlu ve daha uyumlu bir birey olur.. insanın duygusal ve fizyolojik tepkiler vermesini sağlar. Örneğin, insanlar dinledikleri müziğe dansla eşlik ederek negatif enerjilerini yararlı bir biçimde aktarma olanağı bulur; anne karnındaki bebek bile müziğe olumlu tepkiler verir. Doğduktan sonra müzik sesiyle sakinleşir ve huzur içinde uykuya geçer. Bir yaşından itibaren müzik sesi duyduğunda sallanarak, zıplayarak ve birçok beden hareketiyle müziğe eşlik eder.

İnsanda sevinç, hüzün, özlem, endişe, korku, nefret vb. çok sayıda duygu bulunur. Bu duyguların doğaçlama müzikle dışa yansıtması çok kolaydır. Ayrıca bu duygular vokal seslerle de ifade edilebilir. Örneğin, yüksek sesler öfkeyi yansıtırken, daha yumuşak ve inleme sesleri de hüzün ve acıyı belirtir.

İnsan anne karnındayken annesinin kalp atışını duyarak ritme alışıyor. Sonrasında ritmlerin buluştuğu şarkılar hüzünlendiğimizde, mutlu olduğumuzda ya da rahatlama ihtiyacı duyduğumuzda hep kulağımızda… `Müzik ruhun gıdasıdır` sözü boşuna söylenmemiş. Onlarca yıldır müzik, hastalıkların tedavisinde yardımcı araç olarak da kullanılıyor.

Müzikle tedavi yeni bir kavram mı? Nereden çıktı bu tedavi şekli?

Müzikle tedavi yani insanın ruhsal ve bedensel sorunlarına müzikle çözüm bulma yöntemleri yeni kullanılan bir tedavi biçimi değil. Yaklaşık 2500 yıldır bu yöntem Anadolu’da uygulanıyor.

Eski Yunan mitolojisinde Apollon, lir çalarak insanların sıkıntılarını giderir ve onlara neşe verirmiş. Yunan filozof Sokrates’in öğrencisi Platon (Eflatun) da M.Ö. 400’lü yıllarda, müziğin ahenk ve ritim ile ruhun derinliklerine etki ederek, kişiye bir hoşgörü ve rahatlık verdiğini belirtir. Yine Platon, şarkıyı iyileştirici özelliği olan bir çare olarak kabul etmekle birlikte, şarkı olmaksızın hastaya uygulanan reçetelerin etkisiz olacağını da ekler. Tıbbın babası sayılan Hipocrates’in de 2400 yıl önce, bazı hastaları ilahi dinlemeleri için tapınaklara götürdüğü rivayet edilir.

Büyük İslam âlimi İbn-i Sina, müziğin tıpta hastalıkların tedavisindeki önemini şu sözlerle belirtmektedir: `… en iyi ve en etkili tedavi yöntemlerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir

Anadoluda müzikle tedavi ne zaman başlamış?

Özellikle hastaların kendine güveninin gelmesinde, sosyal ilişkilerinin gelişmesinde olumlu sonuçları hekimler tarafından da kabul edilen müzikle tedavinin Anadolu’da başlıca merkezleri vardır. Anadolu’da kurulan medeniyetler içerisinde müzikle tedavi yöntemini en fazla uygulayan medeniyetler Selçuklu ve Osmanlı’dır. Ancak müzikle tedavi yöntemi Osmanlılar döneminde zirveye ulaşır. Başta Edirne olmak üzere Kayseri, Sivas, Amasya, Manisa ve Bursa’da tedavi yöntemleri kurulur. Sultan II. Bayezid’in, Edirne’de 1488 yılında yaptırdığı darüşşifada hastalara su sesi ve müzikle tedavi yapılmasını emrettiği bilinir. Bu konuda ünlü seyyah Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde ‘ruh hastalarının burada müzikle nasıl tedavi edildiklerini’ yazar. Evliya Çelebi’nin anlattığına göre; “Müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip darüşşifanın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli müzik makamları dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp ya da yavaşladığına bakıyor, yararlandıkları uygun melodiyi belirliyor ve ondan sonra tedaviye başlıyor.”

Müzikle tedavi hangi hastalıklarda kullanılmaktadır?

Araştırmalar, müzik sayesinde pek çok felçli hastanın yürümeye, konuşma yeteneğini kaybetmiş alzheimer`lıların konuşmaya başladığını gösteriyor. Ameliyattan önce ve ameliyat sırasında müzik dinletilen hastaların yüzde 50`sinin daha az narkoza ihtiyaç duydukları saptanmış. Mozart`ın müziklerinin epilepsi tedavisinde etkili olduğu ve epilepsi ataklarını azalttığı belirlenmiş.

Müzik dinletilen hastalarda, ameliyat sonrası komplikasyonların azaldığı veya hiç görülmediği ve buna bağlı olarak hastanede yatma süresinin de kısaldığı, ameliyathanelerde müzik kullanımının yalnızca hastaları etkilemediği, cerrahların da rahatlamasını sağladığı bilinmektedir. Müzik dinletildiğinde, ameliyat ekibinin nabız ve tansiyonları en beklenmedik durumlarda bile yükselmemektedir.

Günde 20 dakika dinlenilen klasik müzik, bağışıklık sistemini güçlendirerek, hastalıklara karşı vücudun direncini artırmakta, aynı zamanda seratonin ve dopamin hormonlarının salgılanışını artırmaktadır.

Ünlü kalp doktoru Mehmet Öz, ölüm korkusu nedeniyle kalp ameliyatlarında ölümlerin fazla olduğunu ancak, hastalara terapötik etkisi olan müziklerin dinletilmesiyle ölümlerin azaldığını ve tedavide başarılı sonuçlar aldıklarını ifade etmektedir.

Viyana´da Meidling Rehabilitasyon Merkezi´nde komada bulunan hastalara Türk musikisi makamları dinletilmekte ve birçok hastanın müziğin etkisiyle komadan çıktığı belirtilmiştir.

Müzik, merkezi sinir sistemi ve beyin kabuğunda yer alan düşünme, öğrenme, konuşma, beden kontrolü ile ilgili merkezleri uyarmaktadır ve bu alandaki gelişmeleri desteklemektedir.

McGill Üniversitesinde nörolog Anne Blood, `Farklı müziklerle beyindeki farklı merkezleri çalıştırabildiğimiz için, nörolojik ve ruhsal bozukluklar sonucunda zarar gören kısımları tekrar etkinleştirebilir,` diyerek şöyle devam eder: Hatta beynimizde hasara uğramış merkezleri zaman içinde uygun müzikleri dinleyerek onarabiliriz.

http://www.medya45.com/v2/yazar.asp?yaziID=784

 

****

http://www.turkforumlar.net/osmanli-kultur-ve-medeniyeti/5862-osmanlida-muzikle-tedavi.html

Osmanlıda müzikle tedavi

Günümüzde araştırmacılar, beden ve zihin hastalıklarının tedavisinde müziğin kullanılması konusunda hemfikirdir. Bu konuda yapılan birçok araştırma, doktor ve müzisyenlerin; depresyondan kansere, yüksek tansiyondan kronik ağrılara, disleksiden akıl hastalıklarına, migrenden uyuşturucu madde bağımlılığına kadar geniş bir sahada tedavi gayesiyle müziği kullandıklarını göstermektedir.

Hangi Makam Hangi Hastaliğa?(OsmanlI’da Müzikle Tedavi)…

Yüzyıllar boyu insanlar, hastalıkların iyileştirilmesinde çeşitli tedavi yöntemleri kullanmışlar ve çare aramışlardır. Müzik-terapi de en eski tedavi yöntemlerinden biri olup pek çok eski çağ medeniyetlerinde kullanılmıştır.İlkel kabilelerin yaşayışlarında ruhi varlıklar önemli rol oynamış, hekimler çeşitli bitki, ilaç, müzik ve dansı kullanarak hastalarını iyileştirmeye çalışmışlardır.Birçok toplumda hasta insan sağlığına kavuşmak için kendisini bazı güçlere sahip olduğu düşünülen sihirbaza, rahibe teslim etmiştir.Hastalıkların kötü ruh veya cin adı verilen varlıklar tarafından meydana getirildiğine inanılmıştır.Tedavi törenlerinde müzik, dans, ritim ve şarkılar başlıca rol oynamış, hastanın kötü varlık ve ruhlardan kurtarılması tedavinin temelini teşkil etmiştir. Ses, müzik de bu gizli varlıklarla haberleşmek için bir araç olarak görülmüş, ilaç, su ve otlar ise hastanın vücuduna girmiş olan bu kötü varlıklarla mücadele için kullanılmıştır. Bunların ancak sihirbaz – doktor tarafından danslar, şarkılar ve tütsülerle kullanıldığı zaman etkili olabileceğine inanılmıştır.Monoton bir ritm ile birlikte varlığın tepkisine göre hızlı, yavaş, yumuşak veya sert melodi ikna edici sözlerle övülü şarkı ile müziğe refakat, müzikle tedavinin temelini teşkil etmiştir.

Türk Müziği makamlarının ruha olan etkileri Farabi’ye göre şöyle sınıf-landırılmıştır:

1. Rast makamı: İnsana sefa(neşe-huzur) verir.
2. Rehavi makamı: İnsana beka(sonsuzluk fikri) verir.
3. Kuçek makamı: İnsana hüzün ve elem verir.
4. Büzürk makamı: İnsana havf(korku) verir.
5. Isfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti, güven hissi verir.
6. Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir.
7. Uşşak makamı: İnsana gülme hissi verir.
8. Zirgüle makamı: İnsana uyku verir.
9. Saba makamı:İnsana cesaret,kuvvet verir.
10. Buselik makamı: İnsana kuvvet verir.
11. Hüseyni makamı: İnsana sükunet, rahatlık verir.
12. Hicaz makamı:İnsana tevazu(alçakgönüllülük) verir.

Farabi Türk müziği makamlarının zamana göre psikolojik etkilerini de şu şekilde göstermiştir:

1. Rehavi makamı: yalancı sabah vaktinde etkili
2. Hüseyni makamı: sabahleyin etkili
3. Rast makamı: güneş iki mızrak boyu etkili
4. Buselik makamı: kuşluk vaktinde etkili
5. Zirgüle makamı: öğleye doğru etkili
6. Uşşak makamı: öğle vakti etkili
7. Hicaz makamı: ikindi vakti etkili
8. Irak makamı: akşam üstü etkili
9. Isfahan makamı: gün batarken etkili
10. Neva makamı: akşam vakti etkili
11. Büzürk makamı: yatsıdan sonra etkili
12. Zirefkend makamı: uyku zamanı etkilidir.

Günümüz:
1977’de Amerika müzikle tedaviyi bir bilim dalı olarak kabul etmiştir. Müzik terapisi psikiyatri temelli hastalıklarda 1950’lerden bu yana etkin olarak kullanılmaktadır.Türkiye, müzikle tedavinin öneminin henüz farkında değildir. Oysa Farabi, Razi, İbn-i Sina ve Gevrekzade Hasan Efendi gibi Türk alimleri bu alanda çok önemli çalışmalara imza atmışlardı. Batı dünyası da 20. yüzyılın ortalarında keşfettiği müzikle tedavi ya da terapiyi, alternatif tedavi yöntemi değil, geleneksel tıbba uygun ve kuralları kendine has bilimsel bir tedavi yöntemi olarak kabul etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda yaralanan askerlerin terapisinde müzikten yararlanılır ilk olarak. Ardından, 1947’de ABD’nin Michigan Devlet Hastanesi’nde müzik tedavi programına alınır. Böylece bu konuda araştırmalar hızlanır. Depresyon, şizofreni, zeka geriliği, alkol ve madde bağımlığı ile mücadelede müzik tedavi yöntemine başvurulur. Yeni teknik ve pratik uygulama biçimleri geliştirilir. Amerikan Müzikterapi Birliği 1997’de bir tanımlama yaparak son noktayı koyar: “Müzikterapi, bazı bireylerin fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada müziği ve müzik aktivitelerini kullanan uzmanlık dalıdır.”
Bugün Batı’da hastane, klinik, gündüz bakımevi, okul, madde bağımlılığı merkezi gibi yerlerde 5 binden fazla uzman, müzik terapisi uygulamaktadır. Şüphesiz, bunda etkili olan temel faktör son yıllarda müzik ve beyin araştırmalarında elde edilen verilerdir. Müziğin, özellikle serotonin, norepinefrin, dopamin, melatonin, kortizol, adrenalin, testosteron gibi psikiyatrik hastalıkların oluşumunda etkili hormonlara; kan basıncı, solunum ritmi, solunum kalitesi, nabız sayısı gibi fizyolojik olaylara olumlu etki yaptığı artık bilinmektedir.

Müzikle tedavi dünyada ilk olarak atalarımız tarafından uygulanmıştı. Osmanlı ve İslam kültüründen b

Her müzik ruhun gıdası değildir

Tarihte ortaçağ öğretilirken, Avrupa’nın o dönemde nasıl bir karanlık çağda yaşadığını, İslam ve Türk kültürü için o dönemin ne kadar parlak olduğunu anlatmak için hep aynı örneği verirdi hocalarımız: “O dönemde Avrupa’da akıl hastaları şeytanla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle, meydanlarda ateşe verilip yakılırdı. Halbuki aynı dönemde Osmanlı’da akıl hastaları müzikle tedavi edilmeye çalışılırdı. Ruh ve sinir hastalıkları için kurulmuş şifahaneler mevcuttu.” Avrupa’da gerçekleşen Rönesans ve Reform hareketlerinin Osmanlı’nın gelişiminde büyük etkisi olduğu bilinir. O dönemde batıdan bilim, sanat ve edebiyat alanlarında bir hayli ileri olan Türk ve İslam kültürü, batının aydınlanmasında büyük etki sahibidir. Ortaçağ’da birçok batılı bilim adamı bu topraklara gelerek, matematik, tıp, astroloji v.b. alanlardaki bilimleri batı ilimhanelerine taşırlardı. Bu taşınanlardan bir tanesi de şifahanelerdi. Müzikle terapi konusunda bir de kitabı olan Doktor Adnan Çoban, Almanya’da bir ruh ve sinir hastalıkları merkezini gezdiğini, İstanbul’daki şifahanenin mimarisiyle birlikte aynen taklit edildiğini gördüğünü söylüyor ve ekliyor: “Tek fark elektrikle birlikte gelen teknoloji… Onun dışında her şey aynı.”

Müzik Terapi

Çağlar önce ruhsal hastalıkların müzikle tedavi edildiği tarih kitaplarında yazılmaktadır. Roma, Çin ve Mısır gibi çok eski uygarlıklarda müzik, hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Farabi, Razi, İbn-i Sina gibi İslam âlimleri müziği tedavi amaçlı kullanmış ve konu ile ilgili çeşitli çalışmalar yapmıştır. Ünlü hekim Şuuri, hangi müzik makamının hangi vakitte etkili olduğu belirtirken, Büyük İslam alimi Farabi (870-950) makamların insan ruh sağlığı üzerindeki etkilerini yazmıştır. Dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan İslam bilgini Ebu Bekir Razi, melankoliklerin tedavisi üzerine yazdığı kitabında, melankoli hastalığının tedavisinde ne yapılması gerektiğini yazarken müzikle ilgili şu sözlere yer verir: ” … melankolik hasta özellikle güzel sesle okunan şarkılar dinlemelidir.” Ölüm döşediğinde olan hastalara Kur’an’ın okunması oldukça manidardır. Buradaki gaye sanırım kişinin fazla acı çekmeden ruhunu teslim etmesidir. Hasta olan birçok insan Kur’an okuyarak şifa arar.

Selçuklu Sultanı Nureddin Zengi, Şam’da bir hastane yaptırır ve burada hastaların tedavisinde müzik kullanılmaya başlanır. Osmanlı döneminde 1484-1488 yıllarında Edirne’de II. Beyazıd tarafından Tunca nehri kenarında yaptırılan Darüşşifa’da özellikle ruhsal hastalıkların tedavisinde müzik terapi kullanılmıştır. Darüşşifa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde söyle yazar: “Müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olan Darüşşifa’nın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli müzik makamları dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp ya da yavaşladığına bakıyor, faydalı buldukları melodiyi belirliyor, şikayetleri ve benzer hastalıkları bir araya getiriyor, Darüşşifa’nın müzik ekibine haftanın belirli günlerinde konserler tertip ediyordu.” Benzer bir hastane Kayseri’de hizmet verilmiştir. Günümüzde ise, gerek çocuk gerekse yetişkin ruh hastalıklarının tedavisinde müzik terapisi önemli bir yere sahiptir.

İslam dünyasında müzik terapinin gerekliliği ve hastalıklar üzerindeki olumlu etkileri ve iyileştirici niteliği 8–9. yüzyılda belirtilmiştir. Batıda ise, müzik terapinin ruhsal hastalıklarda yaygın olarak kullanımı 2. Dünya Savaşı sonrasına dayanmaktadır. Amerikan Müzik Terapi Birliği 1997 yılında müzik terapinin bir bilim dalı olduğunu ifade eden şu tanımı yapıtlar: “Müzik terapi, bireylerin fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada müziği ve müzik aktivitelerini kullanan uzmanlık dalıdır.” Müzik terapinin kullanım alanı oldukça geniştir. Nöroloji, kardiyoloji, onkoloji, psikiyatri ve gibi klinik alanlarında ve özel gereksinimli bireylerin tedavisinde tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Ayrıca müzik terapi, alkol ve madde bağımlılığının tedavisinde de önemli bir yere sahiptir. Yapılan bilimsel araştırmalarda klasik Türk müziği ile klasik batı müziğinin hastalıklar üzerinde iyileştirici bir etkiye sahip olduğu saptanmıştır.

Müzik dinlemek, insanın estetik duygusunu ve ritim sezgisini uyararak geliştirir ve içindeki güçlü duyguları uyandırır. Müzikle bireyin yaşama heyecanı artar. Müzik, kişiyi dinlendirir, canlandırır, sakinleştirir ve insani yönünü zenginleştirir. Müzik dinleyen insan, toplum içinde daha mutlu ve daha uyumlu bir birey olur. Birçok insan kendini müzikle daha iyi ifade edebilmekte ve duygularını müzikle ortaya koyabilmektedir. Dolayısıyla müzik iletişim amaçlı da kullanılmaktadır.

Müzik insanın duygusal ve fizyolojik tepkiler vermesini sağlar. Örneğin, insanlar dinledikleri müziğe dansla eşlik ederek negatif enerjilerini yararlı bir biçimde aktarma olanağı bulur; anne karnındaki bebek bile müziğe olumlu tepkiler verir. Doğduktan sonra müzik sesiyle sakinleşir ve huzur içinde uykuya geçer. Bir yaşından itibaren müzik sesi duyduğunda sallanarak, zıplayarak ve birçok beden hareketiyle müziğe eşlik eder.

Müzik sanatın soyut bir dalı olduğu için insanın yaratıcı ve soyut düşünme yeteneğini de geliştirir. Müzikal etkinlikler, birden çok katılımcıyı gerektirdiği için, bireyin arkadaş edinmesini ve sosyalleşmesini destekler.

Uluslar arası Tıp Müzik Kurumu’nun araştırmasına göre klasik müzik dinlemek insanın bedensel ve duygusal sağlığını olumlu etkilemektedir. Günde 20 dakika dinlenilen klasik müzik, bağışıklık sistemini güçlendirerek, hastalıklara karşı vücudun direncini artırmakta, aynı zamanda seratonin ve dopamin hormonlarının salgılanışını artırmaktadır. Büyük İslam âlimi İbn-i Sina, müziğin tıpta hastalıkların tedavisindeki önemini şu sözlerle belirtmektedir: “… en iyi ve en etkili tedavi yöntemlerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.”

Müzik, insan ruhu üzerinde inanılmaz olumlu değişiklikler yapar. Öyle ki, hayvanları bile etkiler; müzik dinletilen ineklerin daha çok süt verdiği, tavukların ise daha düzenli yumurtladıkları görülmüştür.

Yapılan araştırmalarda, müziğin ruhsal hastalıkların oluşumunda etkisi olan ve insanın duygusal durumunu düzenleyen serotonin, dopamin, adrenalin, testosteron gibi hormonları olumlu etkilediği; kan basıncı, solunum ritmi gibi fizyolojik işlevleri düzenlediği ve beyindeki oksijen ve kanlanmanın dengesini sağladığı gözlenmiştir. Müzikle devamlı iç içe olan kişiler ile müzisyenlerin hemisferleri arasındaki bağlantı ve bilgi alışverişini sağlayan korpus kallosum adı verilen yapının diğer insanlarınkine göre daha sağlam ve daha geniş olduğu saptanmıştır. Ünlü kalp doktoru Mehmet Öz, ölüm korkusu nedeniyle kalp ameliyatlarında ölümlerin fazla olduğunu ancak, hastalara terapötik etkisi olan müziklerin dinletilmesiyle ölümlerin azaldığını ve tedavide başarılı sonuçlar aldıklarını ifade etmektedir. Viyana´da Meidling Rehabilitasyon Merkezi´nde komada bulunan hastalara Türk musikisi makamları dinletilmekte ve birçok hastanın müziğin etkisiyle komadan çıktığı belirtilmiştir.

Müzik, merkezi sinir sistemi ve beyin kabuğunda yer alan düşünme, öğrenme, konuşma, beden kontrolü ile ilgili merkezleri uyarmaktadır ve bu alandaki gelişmeleri desteklemektedir. McGill Üniversitesinde nörolog Anne Blood, “Farklı müziklerle beyindeki farklı merkezleri çalıştırabildiğimiz için, nörolojik ve ruhsal bozukluklar sonucunda zarar gören kısımları tekrar etkinleştirebilir,” diyerek şöyle devam eder: Hatta beynimizde hasara uğramış merkezleri zaman içinde uygun müzikleri dinleyerek onarabiliriz.

Bruscia müzik terapiyi şöyle tanımlamaktadır: Müzik terapisi hedef yönelimli bir süreçtir. Burada terapist hastasına, iyilik halini ilerletme, sürekli kılma ve sabitleştirmeyi müzik deneyimini kullanarak ve onları değişimin dinamik bir gücü kılarak yol göstermektedir (J. Moreno, 2001).

Müzik terapide, ritim, melodi ve harmoni gibi müzik unsurları tedavi amaçlı kullanılır. Müzik, hastanın sinir ve endokrin sistemi üzerinde olumlu etkiler oluşturarak, duygu ve düşüncelerde anlamlı tepkilerin ortaya çıkmasını sağlar. Kimi zaman hasta, terapi sürecinde müzik yaparak aktif bir rol üstlenir. Dolaysıyla bu alandaki yeteneği gelişir, özgüveni artar ve kendince anlamlı bir uğraşı bulmuş olur. Müzik terapi grupla yapıldığı gibi bireysel de yapılmaktadır. Örneğin, grup terapisinde terapiye katılan herkes ritm vurgulayıcı bir müzik aleti alır. Terapist herhangi bir ritimle başlar, birkaç saniye sonra yanındaki uygun bir ritimle ona eşlik eder ve sırayla herkes müziğe katılır. Böylece grubun bütün üyeleri müziğin oluşumunda aktif rol alarak terapi sürecine girmiş olur. Herkes kendini büyük bir orkestranın bir üyesi gibi algılayıp olumlu duygular yaşar. Hastanın kendine uygun ritimler ortaya çıkarttığı bireysel terapileri de yapılmaktadır. Bireysel veya grup terapilerinde doğaçlama müziğin yapılabilmesi için nota bilgisine pek ihtiyaç duyulmaz. Terapi sürecinde kişi, baskılanmış yaşantılarını müziğin yardımıyla zararsız bir biçimde dışa vurabilme imkânına kavuşur. Hasta sorunlarını ve çatışmalarını sözlerle ifade etmek yerine müzik aletleriyle doğaçlama yaparak anlatmaya çalışır.

Doğaçlama müziği terapötik etkisi oldukça fazladır; çünkü doğaçlama müzik, ruhsal sorunların temelindeki etkenlerin ortaya çıkarılmasına ve iyileşme sürecinin hızlandırılmasında etkilidir. Ayrıca doğaçlama müzik, içsel gizil duyguları dışavurmayı kolaylaştırdığı için sözel ifadenin müzikteki eşdeğeri olarak görülür.

Müzik eğitimi olan bireyler, diğerlerine göre daha az doğaçlama müzik yapabilmektedirler.  Bu nedenle hem müzik eğitimi olanlar hem de müzik eğitimi olmayanlar için en iyi doğaçlama müzik aletleri, davul, zil, tef, gong, maraka, armoni barlar, metal barlar, tamburin vb. aletlerdir. Bu aletler, belirgin ve ritmik sesler çıkarmak için müzik eğitimini gerektirmez ve gitar, keman, piyano gibi aletlere göre avantaj sağlar. Ayrıca nota ve müzik eğitimi gerektiren aletler, kişiyi bilindik kalıplardaki sesleri çıkarmaya yöneltir.

İnsanda sevinç, hüzün, özlem, endişe, korku, nefret vb. çok sayıda duygu bulunur. Bu duyguların doğaçlama müzikle dışa yansıtması çok kolaydır. Ayrıca bu duygular vokal seslerle de ifade edilebilir. Örneğin, yüksek sesler öfkeyi yansıtırken, daha yumuşak ve inleme sesleri de hüzün ve acıyı belirtir.

9. yüzyılda şöyle bir olay yaşanır: Birçok ilmi alanda çalışmalar yapan İslam âlimi Yakup El Kindi’nin komşusunun oğlu amansız bir hastalığa yakalanır; ayağa kalkacak gücü bile kalmaz. Yemeden içmeden kesilir. Bölgedeki hiçbir hekim hastalığı iyileştirecek bir çare bulamaz. Hastalık her geçen gün etkisini daha fazla göstermekte ve gittikçe hasta fenalaşmaktadır. Tüccar, oğlunu iyileştirecek bir kişinin olduğunu ve o kişinin de komşusu kindi olduğunu öğrenir; fakat aralarında pek sıcak olmayan bir ilişki vardır. Tüccar, Kindi’den medet dilemekten başka çaresi olmadığını düşünür. Tüccarın yardım talebine Kindi olumlu yanıt verir.  Kindi, hastayı muayene ettikten sonra müzikle uğraşan talebelerini çağırır ve müzik çalmaları söyler. Müzik çaldıkça hasta, tepki vermeye başlar; adeta ölüm uykusundan uyanarak önce kımıldamaya, sonrada oturup konuşmaya başlar. Kindi, tüccara, oğluyla son konuşmasını yapması gerektiğini söyler. Baba-oğul belli bir süre sohbet ettikten sonra, hasta eski haline dönerek bitkin bir şekilde yatağa uzanır ve hiçbir tepki vermemeye başlar. Bu arada müzik de kesilir. Tüccar, oğlunu iyileştireceği umuduyla müziğin yeniden çalınmasını ister; fakat Kindi, “oğlun müziğin etkisiyle son gücünü toplayıp konuştu. Artık bir daha kendine gelemez; çünkü ömrü bu kadarmış” diye cevap verir.

 

http://www.kadinveaile.com/yazi.asp?id=791

Müzik Terapi

Her toplumun ve yörenin kendine göre bir müziği var, hatta her toplumda birden fazla müzik türü bulunuyor. Latincede “Perilerin dili” anlamına gelen müziğin kendine özgü bir dili var ve bu nedenledir ki, evrensel bir boyuta sahip.Yani dünyada ki tek ortak dil müzik..

Müzik sadece bir enstrumantel ses olarak kalmamış, onun tedavi edici etkisinden de istifade edilmiş ve çağlar önce ruhsal hastalıkların müzikle tedavi edildiği tarih kitaplarında yer almış s.d. Roma, Çin ve Mısır gibi çok eski uygarlıklarda müzik hastalıkların tedavisinde kullanılmış. Farabi, Razi, İbn-i Sina gibi İslam âlimleri müziği tedavi amaçlı kullanmış ve konu ile ilgili çeşitli çalışmalar yapmışlar. Ünlü hekim Şuuri, hangi müzik makamının hangi vakitte etkili olduğunu belirtirken, Büyük İslam alimi Farabi (870-950) makamların insan ruh sağlığı üzerindeki etkilerini yazmıştır. Dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan İslam bilgini Ebu Bekir Razi, melankoliklerin tedavisi üzerine yazdığı kitabında, melankoli hastalığının tedavisinde ne yapılması gerektiğini yazarken müzikle ilgili şu sözlere yer verir:

” … melankolik hasta özellikle güzel sesle okunan şarkılar dinlemelidir.”

Selçuklu Sultanı Nureddin Zengi, Şam’da bir hastane yaptırır ve burada hastaların tedavisinde müzik kullanılmaya başlanır.

Osmanlı döneminde 1484-1488 yıllarında Edirne’de II. Beyazıd tarafından Tunca nehri kenarında yaptırılan Darüşşifa’da özellikle ruhsal hastalıkların tedavisinde müzik terapi kullanılmıştır s.d. Darüşşifa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde söyle yazar: “Müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olan Darüşşifa’nın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli müzik makamları dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp ya da yavaşladığına bakıyor, faydalı buldukları melodiyi belirliyor, şikayetleri ve benzer hastalıkları bir araya getiriyor, Darüşşifa’nın müzik ekibine haftanın belirli günlerinde konserler tertip ediyordu.”

Benzer bir hastanede Kayseri’de hizmet vermiştir. Günümüzde ise, gerek çocuk gerekse yetişkin ruh hastalıklarının tedavisinde müzik terapisi önemli bir yere sahiptir efendim.

İslam dünyasında müzik terapinin gerekliliği ve hastalıklar üzerindeki olumlu etkileri ve iyileştirici niteliği 8–9. yüzyılda belirtilmiştir. Batıda ise, müzik terapinin ruhsal hastalıklarda yaygın olarak kullanımı 2. Dünya Savaşı sonrasına dayanmaktadır. Amerikan Müzik Terapi Birliği 1997 yılında müzik terapinin bir bilim dalı olduğunu ifade eden şu tanımı yaparlar: “Müzik terapi, bireylerin fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada müziği ve müzik aktivitelerini kullanan uzmanlık dalıdır.”

S.d..Müzik terapinin kullanım alanı oldukça geniştir. Nöroloji, kardiyoloji, onkoloji, psikiyatri ve klinik alanlarında ve özel gereksinimli bireylerin tedavisinde tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Ayrıca müzik terapi, alkol ve madde bağımlılığının tedavisinde de önemli bir yere sahiptir. Yapılan bilimsel araştırmalarda klasik Türk müziği ile klasik batı müziğinin hastalıklar üzerinde iyileştirici bir etkiye sahip olduğu saptanmıştır.

Müzik dinlemek, insanın estetik duygusunu ve ritim sezgisini uyararak geliştirir ve içindeki güçlü duyguları uyandırır. Müzikle bireyin yaşama heyecanı artar, kişiyi dinlendirir, canlandırır, sakinleştirir ve insani yönünü zenginleştirir. Müzik dinleyen insan, toplum içinde daha mutlu ve daha uyumlu bir birey olur.. insanın duygusal ve fizyolojik tepkiler vermesini sağlar. Örneğin, insanlar dinledikleri müziğe dansla eşlik ederek negatif enerjilerini yararlı bir biçimde aktarma olanağı bulur; anne karnındaki bebek bile müziğe olumlu tepkiler verir. Doğduktan sonra müzik sesiyle sakinleşir ve huzur içinde uykuya geçer. Bir yaşından itibaren müzik sesi duyduğunda sallanarak, zıplayarak ve birçok beden hareketiyle müziğe eşlik eder.

Uluslar arası Tıp Müzik Kurumu’nun araştırmasına göre klasik müzik dinlemek insanın bedensel ve duygusal sağlığını olumlu etkilemektedir. Günde 20 dakika dinlenilen klasik müzik, bağışıklık sistemini güçlendirerek, hastalıklara karşı vücudun direncini artırmakta, aynı zamanda seratonin ve dopamin hormonlarının salgılanışını artırmaktadır. Büyük İslam âlimi İbn-i Sina, müziğin tıpta hastalıkların tedavisindeki önemini şu sözlerle belirtmektedir: “… en iyi ve en etkili tedavi yöntemlerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek, onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir.”

Müzik, insan ruhu üzerinde inanılmaz olumlu değişiklikler yapar s.d. Öyle ki, hayvanları bile etkiler; müzik dinletilen ineklerin daha çok süt verdiği, tavukların ise daha düzenli yumurtladıkları görülmüştür.

Yapılan araştırmalarda, müziğin ruhsal hastalıkların oluşumunda etkisi olan ve insanın duygusal durumunu düzenleyen serotonin, dopamin, adrenalin, testosteron gibi hormonları olumlu etkilediği; kan basıncı, solunum ritmi gibi fizyolojik işlevleri düzenlediği ve beyindeki oksijen ve kanlanmanın dengesini sağladığı gözlenmiştir. Müzikle devamlı iç içe olan kişiler ile müzisyenlerin hemisferleri arasındaki bağlantı ve bilgi alışverişini sağlayan korpus kallosum adı verilen yapının diğer insanlarınkine göre daha sağlam ve daha geniş olduğu saptanmıştır. Ünlü kalp doktoru Mehmet Öz, ölüm korkusu nedeniyle kalp ameliyatlarında ölümlerin fazla olduğunu ancak, hastalara terapötik etkisi olan müziklerin dinletilmesiyle ölümlerin azaldığını ve tedavide başarılı sonuçlar aldıklarını ifade etmektedir. Viyana´da Meidling Rehabilitasyon Merkezi´nde komada bulunan hastalara Türk musikisi makamları dinletilmekte ve birçok hastanın müziğin etkisiyle komadan çıktığı belirtilmiştir.

Müzik, merkezi sinir sistemi ve beyin kabuğunda yer alan düşünme, öğrenme, konuşma, beden kontrolü ile ilgili merkezleri uyarmaktadır ve bu alandaki gelişmeleri desteklemektedir. McGill Üniversitesinde nörolog Anne Blood, “Farklı müziklerle beyindeki farklı merkezleri çalıştırabildiğimiz için, nörolojik ve ruhsal bozukluklar sonucunda zarar gören kısımları tekrar etkinleştirebilir,” diyerek şöyle devam eder: Hatta beynimizde hasara uğramış merkezleri zaman içinde uygun müzikleri dinleyerek onarabiliriz.

İnsanda sevinç, hüzün, özlem, endişe, korku, nefret vb. çok sayıda duygu bulunur. Bu duyguların doğaçlama müzikle dışa yansıtması çok kolaydır. Ayrıca bu duygular vokal seslerle de ifade edilebilir. Örneğin, yüksek sesler öfkeyi yansıtırken, daha yumuşak ve inleme sesleri de hüzün ve acıyı belirtir.

9. yüzyılda şöyle bir olay yaşanır: Birçok ilmi alanda çalışmalar yapan İslam âlimi Yakup El Kindi’nin komşusunun oğlu amansız bir hastalığa yakalanır; ayağa kalkacak gücü bile kalmaz. Yemeden içmeden kesilir. Bölgedeki hiçbir hekim hastalığı iyileştirecek bir çare bulamaz. Hastalık her geçen gün etkisini daha fazla göstermekte ve gittikçe hasta fenalaşmaktadır. Tüccar, oğlunu iyileştirecek bir kişinin olduğunu ve o kişinin de komşusu kindi olduğunu öğrenir; fakat aralarında pek sıcak olmayan bir ilişki vardır. Tüccar, Kindi’den medet dilemekten başka çaresi olmadığını düşünür. Tüccarın yardım talebine Kindi olumlu yanıt verir. Kindi, hastayı muayene ettikten sonra müzikle uğraşan talebelerini çağırır ve müzik çalmaları söyler. Müzik çaldıkça hasta, tepki vermeye başlar; adeta ölüm uykusundan uyanarak önce kımıldamaya, sonrada oturup konuşmaya başlar. Kindi, tüccara, oğluyla son konuşmasını yapması gerektiğini söyler. Baba-oğul belli bir süre sohbet ettikten sonra, hasta eski haline dönerek bitkin bir şekilde yatağa uzanır ve hiçbir tepki vermemeye başlar. Bu arada müzik de kesilir. Tüccar, oğlunu iyileştireceği umuduyla müziğin yeniden çalınmasını ister; fakat Kindi, “oğlun müziğin etkisiyle son gücünü toplayıp konuştu. Artık bir daha kendine gelemez; çünkü ömrü bu kadarmış” diye cevap verir.

http://www.msxlabs.org/forum/muzik/102759-muzik-terapi-turk-muzigi-ile-tedavi.html

Müzik terapi (Türk Müziği ile tedavi)

Müzik konusunda araştırma yapan uzmanların görüşüne göre müzik, konuşmadan önce de var idi. Konuşma için gerekli olan soyut kavramlar, hafıza, semboller, çağrışımlar, analojik bağlantılar insanla beraber gelişmiş ve olgunlaşmıştır. Tabiatın her zerresinde ise büyük bir nizam ve ahenk içinde devam eden ritim ve melodi beraberliği bulunmaktadır. Kuş seslerindeki ahenk ve ritim mükemmelliğinde; elektronların, atomların, galaksilerin hareketleri ile vücudumuzdaki sıvıların dolaşımlarının büyütülen seslerinde müziğin varlık alemiyle ilgi ve ilişkisini gözlemleyebilmekteyiz.
Dünyada müzik ve müzikterapi tarihi anlayışı bizi antropoloji, tarih, ethnoterapi, ethnomedicin, psikoloji, pedagoji, sosyoloji, spiritüalite, parapisikoloji gibi bilimlerle işbirliğine götürmektedir.
Tarih açısından konuya girdiğimizde çok eski yıllara yolculuk yapmamız gerekir :
Azerbaycan’da Gobustan Kayalıklarında görülen dans eden insan şekilleri, 12 – 14 bin yıllık müzik ve hareket gerçeğini ortaya koymaktadır. Uygur Türklerine ait Hoten şehri Çerçen kazası yakınında Mülçe ırmağı kenarında bulunan Mingyar kaya resimleri 6-8 bin yıllık bir geçmişten haber vermektedir.
Çok eski zamanlara bizi ulaştıran tarih ve kültür birikimi, Proto Türk kültürü ile gözlendiğinde, Alman bilim adamı Dr. Wolfram Eberhard tarafından yazıya geçirilmiş bilgiler önem taşımakta olup, Türk kültürünün M.Ö. III bin yıllarında Çin kültürüne; müzik, dans seramik, tiyatro, hayvan terbiyesi v.b. konularındaki etkileri belgelenmektedir. Fransız araştırıcı Maurice Curan’ın Çin kaynaklarına dayanarak Lavinniac müzik ansiklopedisinde neşredilen verilere göre, Eski Türk müzik enstrümanları ve pentatonik (beş sesli) müzik icra şekli Çin kültürünü geniş biçimde etkilemiştir. Bu konuda Eduard Chavannes, Bela Bartok, Robert Lach isimli araştırıcılar ve büyük Türk Etnomüzikologları Mahmut Ragıp Gazimihal ile Ahmet Adnan Saygun, Ferruh Arsunar araştırmalar yapmışlar, Türk müzik kültürünün Orta Asya – Anadolu bağlantısını ve Çin kültürüne etkisini belgelerle ortaya koymuşlardır. Bu araştırmalara göre Proto Türk kültürünün önemli merkezleri, Sensi ve Kansu eyaletleridir. Hakas ve Tuva kültürü, Altay Türk kültürü bizi M.Ö. 3000 yılları ile buluşturmaktadır. XX . yüzyılın başında Sovyet araştırıcılar Rudenko ve Griaznov, Altay’lardaki Pazırık Vadisinde buzların altında ”Çeng” adı verilen bir enstrüman buldular. Rudenko, bu enstrümanın ait olduğu Proto-Türk kültürü tarihini 3700 yıl önceye götürmektedir.

MÜZİK VE HAREKET TEDAVİSİ GELENEĞİ

AKTİF MÜZİK TERAPİ

Kam ve Baksı adı verilen Orta Asya hekimleri, müzik ve dansı hasta tedavisi için kullanıyorlardı. Kazakistan, Kırgızistan, Altay, Moğolistan ve Sibirya bölgelerinde halen devam eden bu dans terapisi, kol, omuz ve baş hareketleriyle faaliyete geçen ruhi enerjinin bütün vücudu sarması ile elde edilen trans hali sonucu, hasta kişi için gerekli tedavi bilgisine ulaşmayı amaçlamaktadır. Baksılar; KILKOPUZ, DOMBRA, ŞANKOPUZ, ASATAYAK, DAVUL gibi müzik aletleri ile trans ve tedavi eylemini gerçekleştiriyorlardı. Bu seanslarda genel olarak Pentatonik müzik tonları kullanılıyordu. İngiltere’de, Londra Nordoff Robbins müzikterapi enstitüsünde uygulanan tedavi sisteminde Pentatonik müziğin kişilerde kendine güven ve kararlılık oluşturduğu bulgusu ile, otistik çocukların tedavisi ve eğitiminde bu müzik kullanılmaktadır.
TÜMATA çalışmaları içinde, Baksı dansı ile birlikte çeşitli sufi dansları (semah ve sema) incelenmekte ve oluşturulan aktif müzikterapi anlayışı ile bu eski teknikler, modern tıp içinde, otizm, geriatri, onkoloji, immünoloji, nöroloji, kardiyoloji, depresyon, anksiete vb. konularında tedavi amacı ile uygulanmaktadır. Bu konularda Berlin Urban hastahanesi ve Viyana Meidling Kliniği işbirliği sözkonusudur.
PASİF ( RECEPTİV ) MÜZİK TERAPİ GELENEĞİ

Türk tarihi ve kültüründe önemli bir yeri olan müzik ve dans ve bunlarla yapılan tedavi konusunda; pentatonik müzik formu ve Baksı-Kam tedavi geleneğinin yanısıra olgunlaşıp yerleşen makam müziği ile tedavi’ günümüz tıbbında yeniden güncelleşmiş bulunmaktadır. Bin yıldan daha önceki zamanlarda Orta Asya’da, Horasan ve Uygur bölgelerinde gelişerek yayılan makam musikisi hakkında Farabi, İbn-i Sina, Ebu Bekir Razi, Hasan Şuri, Hekimbaşı Gevrekzade Hafız Hasan Efendi, Haşim Bey eserler yazmışlar ve makamların duygular ve organlarla ilişkilerini tasniflerle belirtmişlerdir. Pentatonik müzik Türk illerinde gelişmeye devam ederken, yedili sistem olan ve bir tam sesin dokuz komadan oluşması esasına dayalı makam sistemi, takriben dört yüzü geçen makam zenginliği ile kültür ve sanatımıza büyük katkıda bulunmuştur.
M.S. 834-932 yıllarında yaşamış olan müslüman Türk bilginlerinden Ebu Bekir Razi, melankoliklerin tedavisi üzerine yazdığı bir eserinde şöyle diyor: “… melankolik hasta kesinlikle meşguliyetle tedavi edilmelidir. … melankolik hasta balık tutma veya avlanma gibi eğlenceli işlerden biri ile uğraşmalıdır. Mümkünse çeşitli oyunlara alıştırılmalıdır; huyunu, ahlakını, davranışlarını beğendiği ve sevdiği kimse ile buluşup görüşmeli özellikle güzel sesle okunan şarkılar dinlemelidir.”
Büyük Türk Bilgini Farabi (870-950) makamların ruha etkisini şöyle sınıflandırır:

1. Rast makamı: İnsana sefa(neşe, huzur) verir.

2. Rehavi makamı: İnsana beka (sonsuzluk fikri) verir.

3. Küçek makamı: İnsana hassasiyet ( duyarlılık ) verir.

4. Büzürk makamı: İnsana havf ( çekinme, sakınma duygusu) verir.

5. İsfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti ve güven hissi verir.

6. Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir.

7. Uşşak makamı: İnsana gülme ’dilhek’ verir.

8. Zirgüle makamı: İnsana uyku ’nevm’ verir.

9. Saba makamı: İnasana şecaat (cesaret, kuvvet) verir.

10. Buselik makamı: İnsana kuvvet verir.

11. Hüseyni makamı: İnsana sulh ( sükunet, rahatlık) verir.

12. Hicaz makamı: İnsana tevazu (alçak gönüllülük ) verir.

Büyük islam bilgin ve filozoflarından İbn-i Sina ( 980-1037), musikinin tıpta oynadığı rolü şöyle tanımlamaktadır: “…tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, ona en iyi musikiyi dinletmek , onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir…”
İbn-i Sina, Farabi’nin eserlerinden çok yaralandığını ve hatta musikiyi de ondan öğrenerek Tıp mesleğinde uygulamaya koyduğunu söylemektedir. Arapça yazdığı Kitap’ün necat ve Kitab’ün Şifa’daki oniki fasıl tamamen musikiye ayrılmış olduğundan, bu kısım Baron Rodolph Dearlangar tarafından Fransızca olarak ’La musique Arap’ adıyla yayınlanmıştır.
Eski Türk hekimlerinden Şuuri’nin ’Tadil-i Emzice’ adlı eserinde müzik ile tedavi hakkında geniş bilgi vardır. Şuuri, ’Tadil-i Emzice’de belirli makamların günün belirli zamanlarında etkili olduğunu belirtmektedir. Ona göre:

  • Rast ve Rehavi makamları: Seher zamanları etkilidir.
  • Hüseyni makamı: Sabahleyin etkilidir.
  • Irak makamı: Kuşlukta etkilidir.
  • Nihavend makamı: Öğleyin etkilidir.
  • Hicaz makamı: İki ezan arası etkilidir.
  • Buselik makamı: İkindi zamanı etkilidir.
  • Uşşak makamı: Gün batarken etkilidir.
  • Zengüle makamı: Gurubdan sonra etkilidir.
  • Muhalif makamları: Yatsıdan sonra etkilidir.
  • Rast makamı: Gece yarısı etkilidir.
  • Zirefkend makamı: Gece yarısından sonra etkilidir.

Şuuri’ye göre musikinin meclis adamlarına olan etkileri de birbirlerinden farklıdır.

  • Ulema ( Alimler ) Meclisine: Rast ve Tevabii makamları
  • Ümera ( Emirler ) Meclisine: Isfahan ve Tevabii makamları
  • Dervişler Meclisine: Hicaz ve Tevabii makamları
  • Sufiler Meclisine: Rehavi ve Tevabii makamları etkilidir.

Günümüzden 900 sene önce Selçuklu Sultanı Nureddin Zengi tarafından Şam’da yaptırılan Nureddin Hastanesi’nde musiki makamları tedavi amacıyla kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde 700 senedenberi Amasya, Sivas, Kayseri, Manisa, Bursa, İstanbul (Fatih Külliyesi) ve Edirne şifahanelerinde 100 sene önceye kadar musiki ile tedavi uygulanmıştır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle yazılıdır: “””Merhum ve mağfur Bayezid Veli … Vakıfnamesinde hastalara deva, dertlilere şifa, divanelerin ruhuna gıda ve def’i sevda olmak üzere on adet hanende ve sazende gulam tahsis etmiştir ki, üçü hanende biri neyzen, biri kemani, biri musikari, biri santuri, biri udi olup, haftada üç kere gelerek hastalara ve delilere musiki faslı verirler…”
Anlaşıldığına göre, Horasan kaynaklı Türk Sanat musikisi ve Horasan-Anadolu musiki makamlarımızın olgunluğu ile gelişen pasif-receptiv müzik terapi geleneği icrası sırasında hastalar rahat bir şekilde oturarak veya uzanarak dinlenme halinde idiler. Bu tedavi şeklinde amaç, hastaların emosyonel (duygu) durumlarını değiştirerek onları rahatlatmak ve kendine güvenlerini kazanmalarına yardımcı olmak idi.
Günümüzde tarafımızdan uygulanan teknikte bu esaslara sadık kalınmıştır. Hasta istirahat pozisyonunu alır, bir seans süresince geniş ve rahatlatıcı bir ritim ve su sesi eşliğinde, Ney, Rebab, Çeng, Ud, Dombra ve Rübab ile emprovize (ritimli taksim) yapılır ve uygun makamlar üzerinde çalışılır. Bu şekilde bir icra sırasında, otizm’den ve psikolojik çocuk hastalıklarından Geriatri’ye kadar çeşitli psikolojik ve fizik hastalıklarda olumlu değişmeler ve iyileşmeler gözlenmektedir. Bu konuda Dr. L. Gutjahr ve Prof. V. Mechleid tarafından EEG ölçümleri yapılmış ve en az 1000 yıllık bu gelenek bugünün labarotuvarında doğrulanmıştır. 400’den fazla olduğu bilinen bu makamlardan önemli olan 15 tanesi üzerinde uygulamalardan sonra tedavide kullanılacak kaset ve CD’ler tarafımızdan vücuda getirilmiştir.
Viyana’da Meidling Rehabilitasyon Merkezi’nde komada bulunan hastalara Türk musikisi makamları dinletilerek terapi uygulamaları yapılmakta olup, beyinde alfa ve teta dalgalarının değiştiği tespit edilmiştir ve bir çok hastanın müzik terapi seansları ile komadan çıktıkları gözlenmiştir.

Tümata ile müzik terapi Medical Park Hastahanelerinde:

Medical Park Sağlık Grubu, ney, ud, rebab gibi otantik Türk müziği çalgılarıyla icra edilen ve su sesinin rahatlatıcı etkisinden faydalanarak uygulanan Müzikle Terapiyi hastalarına sunuyor. Yaklaşık bin yıllık bir geçmişe sahip Müzikle Terapi, Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde fizik tedavi ve rehabilitasyondan nörolojiye, kalp-damar cerrahisinden onkolojik bilimlere kadar birçok branşta uygulanacak.
Avrupa’nın ve Amerika’nın önde gelen bazı hastanelerinde ameliyat stresine, cerrahi müdahale ve doğum sonrasında ortaya çıkan ağrılara karşı uygulanan Müzikle Terapi, Türkiye’de de Medical Park Sağlık Grubu tarafından başlatılıyor. Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde 22 Ekim Pazartesi günü, gerçekleştirilen basın toplantısında Medical Park Sağlık Grubu Müzikle Terapi Projesi tanıtıldı.
Medical Park Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Usta ve Müzikle Terapi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Oruç Güvenç’in katılımı ile gerçekleştirilen toplantıda, Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde fizik tedavi ve rehabilitasyondan nörolojiye, kalp-damar cerrahisinden onkolojik bilimlere kadar birçok branşta hastalara Müzikle Terapi’nin ücretsiz uygulanacağı belirtildi.
Yrd. Doç. Dr. Oruç Güvenç’in kurucusu olduğu Türk Müziğini Araştırma Grubu (TÜMATA) tarafından Müzikle Terapi seansları uygulanacak. Müzikle Terapi Seansları ney, ud, rebap, çeng gibi otantik Türk müziği çalgılarıyla icra ediliyor. Bin yıl önce Orta Asya’da temelleri atılan Müzikle Terapi uygulanırken su sesinin rahatlatıcı etkisinden de faydalanılıyor. Aktif ve pasif olmak üzere iki aşamadan oluşan Müzikle Terapi seansları yaklaşık iki saat sürüyor.

Müzikle terapi

Binlerce yıllık bir gelenek olan müzik terapisini tanıyıp ‘gamlar’ yoluyla şifayı bulmak isteyenlerin İrem Ertürk’e kulak kabartması önerilir

Müzikle terapi ne zamandan beri sağlık uzmanlık alanı olarak adlandırılıyor? Bizdeki tarihçesini kısaca öğrenebilir miyiz?
Müzikle terapi MÖ.3000 yıllarından itibaren Türk musikisinin ciddi bir parçasıydı.  Eski Türkler’de halkın baksı ve kam adı verilen şifacıları varmış.  Bu kişiler insanları hem dans ettirir hem de onlara müzik aletleri çalarlarmış. Bu kamların en önemlilerinden olan Dede Korkut, hem insanlara ud çalar, hem onların dertlerini dinler hem de bir şekilde şifa bulmalarını sağlarmış.  Dede Korkut’tan sonra İslamiyet’in kabulüyle birlikte  8. yüzyılda Farabî  tıp üzerine çalışmalar yapmaya başlamış.  Nasıl Batı’da major-minör gamları varsa, Türk musikisinde de dokuz aralık ve bunların farklı dizilişleri bulunur.  Bu dizilişler aralıklar yoluyla makamları oluşturur.  Farabî çalışmasında görüyor ki 468 makamdan 40 tanesi şifa sağlamak için çok etkili. Bunun üzerine makamlarla darulşifahanelerde insanları tedavi etmeye başlamışlar eski Türkler.  O zamandan beri Türk toplumunda bu yöntem yer etmiş. Günümüzde Çapa Tıp Fakültesi ve Gazi Üniversitesi’nde bununla ilgili çalışmalar var. Çalışmalarda ağrı dereceleri ölçüldüğünde hastalara sadece müzik dinleterek ağrılarının azaltıldığı gözlemleniyor.  

Siz bu işe nasıl başladınız?
Ben Bilkent Ünivesitesi’nde Uluslararası İlişkiler okuyup, İngiltere’de Avrupa Birliği üzerine master yapmış bir insanım! Master döneminde o kadar yoğun bir tempo içindeydim ki, nefes almaya ihtiyacım vardı. O sırada orada Hindistan’dan İngiltere’ye göç eden ve kendi felsefelerini uygulayan insanlarla tanıştım. Onlarla tanıştığım sırada ben hiçbir müzik aleti çalmıyordum, sıfırdan başladım denebilir.  İki sene boyunca benim  içimdeki potansiyeli o kadar güzel ortaya çıkardılar ve doğaçlama çalmayı o kadar iyi öğrettiler ki şimdi pek çok aleti doğaçlama çalabiliyorum.

Müzik terapisi yapabilmek için eğitim almak şart mıdır?  Siz eğitim aldınız mı?
Amerika’da Müzik Terapisi diye bir alan var üniversitelerde, İngiltere’de de bu konuda bir-iki yıllık sertifika programları mevcut. Ben iki yıl Londra’da doğaçlama müzik eğitimi aldım. On yılı aşkın bir süredir tasavvufla ve alternatif şifa yöntemleriyle ilgili çalışıyorum. Türkiye’de İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Türk Musikisi Bölümü var ama özellikle Müzikle Terapi diye bir bölüm mevcut değil.  Bu işi yapmak istiyorsanız öncelikle temelini almanız gerekiyor, aslında öncelikle bir enstrüman çalmaya başlamalısınız.  Herşeyden önemlisi kendinize bir alan yaratmalısınız. Ve bu alanı yaratıp kendinizi nasıl rahatlatıyorsunuz onu keşfetmeniz lazım.  Bu keşiften sonra bunu karşı tarafa nasıl gösterebilirim, nasıl aşılayabilirim konusuna sıra geliyor.  Bütün bunların yanı sıra artık en azından üç müzik aleti çalabilmeniz gerekli.

Terapi ne şekilde gerçekleştiriliyor? Hangi müzik çeşitlerini kullanıyorsunuz?
Vücutta kısır döngüye dönüşüp atılamayan enerji hastalığa dönüşebiliyor.  Dönem dönem herkes bir şeyler yaratmak, doğurmak zorunda hisseder kendini.  Biriken kinetik enerji dönüşmek zorundadır çünkü.  Aslında temel olarak yaptığımız, Doğu ve Batı’yı sentezlemek. Batı’nın tıbbını kullanarak beyin ve kas sisteminin hastalık üstündeki etkisini ele alıyoruz. Buna Doğu’nun verdiği mistik bilgilerle makamları ve ritimleri ekliyoruz. İlk yaptığımız, gelen hastaya makam dinletmek oluyor. Gelen hastanın rahatsızlığına göre yapılan dinleti sonrası hastanın ilgisi yönünde bir müzik aleti çaldırmaya başlıyoruz.

Türk müziği makamlarının tedavide nasıl bir etkisi var?  Birkaç örnek alabilir miyiz?
Mesela nihavend makamı kan dolaşımı, karın bölgesi, kalça ve bacak bölgelerine etkilidir. Bel ağrısı ve tansiyon rahatsızlıklarına faydalıdır. Rast fazla uyumayı engeller, düşük nabzın yükselmesine yardımcı olur. Akıl hastalıklarına iyi gelir. Felce iyi gelir. Başa ve göze etkilidir. Kaslara tesiri vardır. Hicaz, kemiklere, beyne ve çocuk hastalıklarına tedavi edici etkisi vardır. Üro-genital sisteme ve böbreklere etki gücü fazladır. Alçakgönüllülük duygusu verir. Düşük nabız atımını yükseltir ve göğüs bölgesi diğer önemli etki alanıdır.

Hastaların üzerinde gösterdiği etki biyolojik mi yoksa hastalar psikolojik olarak mı rahatlatılıyor?
Beyin duyulan sese göre hormon üretir. Duyduğunuz her türlü müzik, beyinde farklı hormonlar salgılanmasına neden olur. Sizin psikolojiniz, sizin biyolojinizi belirler.  Kısacası sizin mutlu olmanız sizin sağlığınız demektir.  Kişinin bünyesi, çok eskiden yerleşmiş bir psikolojik rahatsızlığın, uzun süre üstesinden gelememişse biyolojik bir rahatsızlık halini alır.

Hastalara kişiye özel terapi mi uygulanıyor?  Yoksa herkes için ortak bir tedavi yöntemi mi var?
Her kişinin sevdiği farklı bir enstrüman vardır.  Kimi piyano sesini sever, kimi davul sesini.  Ben bunu kişinin kendisine soruyorum.  Herkesin eğilimi farklı oluyor.  Burada piyano, davul, gitar gibi birçok müzik aleti var.  Bir kalp hastasını yürütmek, depresyondaki bir hastaya ise duygularını açığa çıkarmasına yardım etmek için şarkı söyletmek gerekir. Yine hiperaktivite sorunu olan bir hastaya davul çaldırmak, dikkat eksikliği sorunu olan bir hastaya da piyano çaldırmak gibi takip gerektirecek aktiviteler vermek gerekir.

 

Müzikle terapi nedir?

Müzikle Terapi, onaylanmış bir müzik terapi programını bitiren sertifikalı profesyonel tarafından tedavi edici ilişkiler içindeki kişisel amaçlara ulaşmak için müzikin etkileme gücünün bir klinik ve  kanıta dayalı kullanımıdır.

Müzik terapistleri ne yaparlar?

Müzik terapistleri duygusal iyileşmeyi, fiziksel sağlığı, sosyal işlevselliği, iletişim yeteneklerini ve bilişsel  becerileri müzikal cevaplara dayanarak belirlerler; ve kişiler ve gruplar için, danışanların ihtiyaçlarına göre müzik doğaçlamalarını, algısal müzik dinleme, şarkı yapma, lirik tartışmalar, müzikal imgeler, müzik performansı ve müzikle öğrenme konularına dayalı olarak müzik seansları düzenlerler.

Müzik terapisinden kimler yararlanır?

Müzik terapisi, çocuklar, ergenler, yetişkinler ve zihinsel sağlık sorunları olan yaşlı insanlar, gelişim ve öğrenme bozuklukları ve yetersizlikleri olan kişiler, Alzheimer hastaları ve yaşla ilgili diğer hastalıkları, cisimleri yanlış kullanma problemleri olanlar, beyin yaralanmaları ve zedelenmelerinde, fiziksel yetersizlik durumlarında ve akut ve kronik ağrılarda da kullanılan bir yöntemdir.

Müzik terapistleri nerde çalışırlar?

Müzik terapistleri psikiyatri ile birlikte tıbbın diğer dallarındaki hastanelerde, rehabilitasyon ünitelerinde, ayakta tedavi yapan kliniklerde, günlük bakım yapan merkezlerde, felçli hastalara gelişimle ilgili hizmet veren kurumlarda, toplum ruh sağlığı merkezlerinde, uyuşturucu ve alkol programlarında, bakımevlerinde, huzurevlerinde, kimsesizler yurtlarında, ıslah kurumlarında, eski suçluların rehabilite edildiği merkezlerde, okullarda ve serbest hekimlikte kullanılan ve faydalanılan bir yöntemdir.

Bir sağlık hizmeti olarak, müzik terapisinin tarihi nedir?

Genel sağlığa ve davranışlara yansıyan tedavi edici bir etki olarak müzik fikri, en az Aristo ve Plato’nun yapıtlarına kadar uzanır. 20. yy. disiplini Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra başlar. Bu dönemde hem amatör, hem de profesyonel müzisyenler ülke genelindeki subaylara ve askerlere müzik yapmak için özellikle subay ve askerlerin bulunduğu hastanelere gittiler. Bu askerler savaşın neden olduğu fiziksel ve psikolojik travmadan zarar görmüş durumdaydılar. Hastaların müziğe verdikleri dikkat çekici fiziksel ve duygusal cevaplar doktorları ve hemşireleri, hastanelerde bu iş için görev yapacak müzisyenleri para karşılığı çalıştırarak bu terapi çalışmalarında kullanmaya sevketti. Çok kısa bir süre içinde, hastane müzisyenlerinin kurum ve kuruluşlara girmeden önce bazı temel eğitimlerden geçmeleri gerektiği anlaşıldı ve bir müfredat programı düzenlenmesine olan talep gittikçe arttı. Dünyadaki ilk müzik terapi derece programı, Michigan State Üniversitesi’nde 1944’te kuruldu; 1994 yılında ise 50.nci kuruluş yıldönümünü kutladı. Amerikan Müzik Terapi Derneği 1998’de kuruldu. Bu Dernek Ulusal Müzik Terapi Derneği ve Amerikan Müzik Terapi Dernekleri’nden oluşan bir birlik yapısı sergilemektedir.

Müzik terapisini vermeye yetkili olan kalifiye görevli kimdir?

Amerika’da bu iş için müzik terapi müfredatı veren bir okuldan mezun olmak gerekiyor. Bu okullarda yapılan bağımsız sınavları başarılı bir şekilde tamamlayan müzik terapistleri müzik terapisti sertifikasını almaya hak kazanırlar.

Müzikle terapiyi destekleyen araştırmalar var mı?

Amerikan Müzikle Terapi Derneği’nin, müziğin bir terapi ve tedavi yardımcısı yöntem olarak faydalarını keşfetmeye yönelik çok geniş araştırmaları vardır. Bu araştırmalarını ise Müzik Terapi Dergisi, Müzik Terapi Perspektifleri ve diğer bazı yayınlar yoluyla halka ulaştırır. Bu çabaların yardımıyla müzik terapiyi destekleyen hiç de azımsanmayacak bir literatür doğmuştur.

Müzik terapisiyle ilgili yanlış kanaatler nelerdir?

Müzik terapisinden azami fayda sağlayabilmesi için hastanın belirli düzeyde bir müzik kabiliyetine sahip olması gerekir. Fakat genelde böyle olmuyor. Bir de, tedaviye diğerlerinden daha çok katkı sağlayan tek bir belirli müzik stilinin olduğu yönünde bir inanç var. Fakat bu, geçerli durumu ifade etmeyen bir kanıdır. Çünkü bütün müzik çeşitleri, bir hasta ya da danışanın hayatına etki eden değişiklikte kullanılabilir araçlardır. Kişilerin tedavi için ortay koydukları tercihleri, durumları ve ihtiyaçları ile birlikte amaçları, müzik terapistinin kullanabileceği müzik çeşidinin belirlenmesine yardımcı olur.

Sağlıklı insanlara müzik terapisi teknikleri nasıl uygulanabilir?

Sağlıklı bireyler müzikten stres düzeylerini indirmek için yararlanabilirler, bunun için davul çalma gibi pasif dinlemeye oranla daha aktif bir müzik eylemi içinde olmaları beklenir. Müzik terapisi çalışma hayatında da kullanılan yardımcı bir araçtır. Bu kategoriye ayrıca doğum da dahil edilebilir, çünkü hamilelik bir kadının hayatındaki normal döngülerden biridir.

Müzik terapisinden hastanelerde nasıl yararlanılıyor?

Genel sağlık alanlarında hizmet veren hastanelerde müzik: anesteziyle bağlantılı veya ilaç tedavilerinde ortaya çıkan ağrıların hafifletilmesi ve dindirilmesi için kullanılır; fiziksel rehabilitasyon çalışmalarında hareketlenmeyi desteklemek için; rahat ve huzurlu bir uyku temini için; kuruntu ve korkuları etkisizleştirmek için; rahatlama sağlamak maksadıyla, otonom sinir sistemi de dahil olmak üzere kas gerginliklerini hafifletmek için kullanılır.

Müzik terapisinden huzurevlerinde nasıl yararlanılıyor?

Müzik, yaşlı insanların fiziksel, zihinsel ve sosyal/duygusal işlevlerinin seviyelerini yükseltmek veya devamlılığını sağlamak maksadıyla kullanılıyor. Müziğin duyusal ve entelektüel uyarımı, kişilerin hayat kalitelerinin devamını sağlamak için yardımcı olabilir.

Müzik terapisi okullarda nasıl kullanılıyor?

Okullar genelde, kişisel farklılıkları olumlu bir atmosferde değerlendirebilmek maksadıyla ortaya konan ulusal eğitim planını desteklemek için müzik terapistleri istihdam ediyorlar. Müzik eğitimi, iletişim becerileri ve fiziksel koordinasyon yetileri gibi günlük hayatta önemli olan kimi konuların güçlendirilmesi için, müzikal alan dışında da kullanılmaktadır.

Müzik terapisi psikiyatri kurumlarında nasıl kullanılıyor?

 

Müzik terapisi; kişisel duyguların keşfine, ruh durumunda ve duygusal durumlarda olumlu değişiklikler yapmaya, başarılı deneyimler vasıtasıyla hayat üzerinde kontrol duygusu sağlamaya, problem çözme pratikleri yapmaya ve anlaşmazlıkları daha güçlü bir aile düzeni kurmak yoluyla yeniden gözden geçirerek çözmeye ihtiyacı olan kişilere yardımcı olur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız